1/16/11

Bir Pazar Yazısı (1)

Ne Oldu Bizlere ?

Şu aralar Zühal İzmirli / Yücel İzmirli’nin “Rodos’tan Karşıyaka’ya (1685 Sokak)” adlı kitabını okuyorum.  1920’li yıllarının Rodosunda başlıyor ve 1940’lı yılların ortalarında Karşıyaka’da devam ediyor. Henüz kitabı bitirmedim; fark ettim ki hoşuma giden, özlediğim yaşamla ilgili bölümleri tekrar tekrar okuyorum, bu yüzden kitabın sonunu getiremiyorum. Bu tekrar okuduğum bölümler genellikle benim Alsancakta geçen çocukluk yıllarıma kadar gelen yaşam tarzı, davranışlar, ilişkiler ile ilgili; komşularla, aile ile, eş dost ile olan ilişkiler, görüşmeler.  Evet, seneler eski ama ilişkiler şu modern çağımızdan çok çok ileri düzeyde; daha sosyal, daha medeni... İnsanlarda daha fazla hoşgörü, yardımseverlik, kadirşinaslık, dürüstlük, affedicilik ve paylaşımcılık var. Elbette bir çok sebep sayılabilir; zaman yok, mesafeler uzak, yaşam çok hızlı geçiyor diye...ancak bunları kendi kendinize saydığınızda yürekten bunların hangisine inanıyorsunuz? Zamanın çoğu bilgisayar, TV karşısında ya da hiçbir zaman sonu gelemeyecek işlerin başında geçiyor. (İnanın hiç kalkmadan 7/24 çalışsanız da o işlerin sonu gelmeyecek.)
Çağımızda eskinin bu güzel, sade ilişkilerine karşılık abuk sabuk şeyler oluyor. Modernleşmeyi insani ve ahlaki değerlere sırt çevirip sadece çıkarlar uğruna yaşamak gibi algıladık sanki. Yumurta çalan evladına nereden geldiğini sorup ceza vermek yerine “aferin” dedi ebeveynler,  çevre, her türlü yöntem ile işini kotaranlara “Gemisini kurtaran Kaptan” dedi. Farkında olmadan bir ahlak erozyonuna uğradı toplum.
Eskinin saf, temiz hoşgörülü, kindar olmayan, kıymet bilen, vefalı toplumu yavaş yavaş tükendi (halen aranızda istisnalar var, biliyorum).  Ağabey, abla, kardeş arasında manasız çekişmeler, kıskançlıklar, vefasızlıklar  bile başladı. Komşular, dostlar birbirine selam vermekten kaçınır  oldu. Kin beslemek evde çiçek beslemekten daha yaygın bir hale geldi. Yüce Rabbim bile kullarını affederken, ortalık diğer kullarını affetmeyi bilmeyen kullarla doldu.  Bencillik, yağcılık, egoistlik, vefasızlık gibi şeyler normal birer yaşam kuralı gibi olmaya başladı. Kinler, öfkeler insanların göğüs kafesini şişirip duruyorken, kinlendiklerine de selam etmeden duramıyorlar...Bu ne yaman çelişkidir annem ?
Bu noktada bence bir durun, durun ve düşünün. Kime yapıyorsunuz bunları ? Bu gibi şeyleri yapmakta ısrar ettiğiniz müddetçe çevreniz yalan ilişkilerle ve dostluklarla dolacak, evlatlarınıza öyle bir dünya bırakacaksınız.Sizin de dünyanız da yalanlarla dolu bir dünya haline gelecek ve en büyük kötülüğü kendinize yapmış olacaksınız.
Kırgınlıklarınız, kızgınlıklarınız varsa bile bunların tek çözümü konuşmaktır.  Neokorteks’e ve konuşabilme becerisine sahip her canlının yapması gereken şey budur; konuşmak, çözüm yolu aramak. Hiç bir zaman karşı taraf tamamen kusurlu olamaz, bu bilinçle sorunları çözmek üzere oturup konuşursak, çözülmeyecek bir şey yoktur. Kin öncelikle besleyip tutanına zarar veren bir duygudur.

Güzel bir hafta sizlerin olsun.
16.01.11 Güzelyalı, İzmir.